Ahmet Taner Kışlalı’yı anıyoruz: Düşünceleriyle hâlâ yaşıyor

24 yıl önce bugün, 21 Ekim 1999’da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı ile 60 yaşında aramızdan ayrıldı; Eski Kültür Bakanı, gazetemizin yazarı ve öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı. “Aydın nedir” sorusunu “Aydın, kendini toplumundan sorumlu sayan insandır. Gerçeği arar” diye yanıtlayan Kışlalı, yazdığı gibi kendisini toplumdan sorumlu saydı ve gerçeği aradı. Bu nedenle de gücünü bilimden ve toplumsal gerçeklikten alan fikirleri güncelliğini koruyor. 

“Ben inandığım doğruları yazıyorum. O doğrular paylaşıldıkça da daha iyi yarınlara dönük umutlarım artıyor” demişti Ahmet Taner Kışlalı, 29 Ekim 1994’te, üç ayda üç baskı yapan Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi kitabının yeni önsözünde. O doğrulardan ve o doğruların kitlelerde yarattığı etkiden korkan emperyalizm ve uzantıları, onun da içinde bulunduğu bir dizi aydını vahşi biçimde katletti. Aydın cinayetlerinin devamı niteliğindeki kumpas davalarla da bu kez sadece aydınları değil, Cumhuriyetin geleceğini, yurttaşların ülkesine olan umudunu hedef aldılar. Dönüştürdükleri Türkiye’de siyasal İslamcı iktidara adeta “dikensiz gül bahçesi” yarattılar. İşte bugünleri “dün”den gören, uyaran ve canıyla bedel ödeyen Ahmet Taner Kışlalı’nın tespit ve uyarıları, her ne kadar üstü örtülmek ve görmezden gelinmek istese de güncelliğini koruyor. 

‘ÜÇLÜ İDEOLOJİK BÖLÜNME’

Yazılarında toplumun üçlü bir ideolojik bölünme yaşadığını vurgulardı Kışlalı ve bu üç kesimi şu biçimde tanımladı:

“Atatürk’e evet Kemalizme hayır” diyenler, “hem Atatürk’e hem Kemalizme hayır” diyenler ve “Atatürk’e de Kemalizme de evet” diyenler. Ve Atatürk’e evet Kemalizme hayır diyenlerin, en az “Atatürk’e ve Kemalizme hayır” diyenler kadar zarar verdiğine dikkat çekti. Gericilerin, “demokratik hak” adı altında demokrasiyi ortadan kaldırma girişimlerine karşı durdu Ahmet Taner Kışlalı. Bu yaklaşımın Cumhuriyet için büyük bir tehlike olduğunu her fırsatta vurguladı. Gelinen noktada siyasal İslamcı iktidarın en büyük destekçilerinin uzun süre “yetmez ama evet”çilerin olmasına ve bugünkü ittifak ortaklarına baktığımızda görüyoruz ki Kışlalı maalesef haklı çıktı.

‘KEMALİZM, GEÇMİŞİN BEKÇİLİĞİ DEĞİL GELECEĞİN ÖNCÜLÜĞÜDÜR’

Ahmet Taner Kışlalı’nın aradan yıllar geçmesine karşın güncelliğini koruyan önemli tespit ve uyarılarından bazıları… 

“Biçim mi önemli, öz mü?

Kimin ne yaptığı mı önemli, yoksa ne yapıldığı mı?

Tarikatları ‘sivil toplum’ örgütü sayanlar mı haklı, demokrasinin olanaklarını kullanarak demokrasiyi yıkma hakkının olmayacağını savunanlar mı?

Erbakan’a, Tayyip’e, Fethullah’a, ‘evet’ demek mi demokratlık? (…)

Ve son bir soru:

İran’daki köktendinci mollalar mı daha akılcı, yoksa bizdeki ve Batı’daki kökten demokratçı mollalar mı?

İranlı molla nereye varmak istediğini ve varacağını çok iyi biliyor. Batı’nın mollaları da öyle… Ama bizimkiler ya cahiller ya aymazlar ya da aptal!”

***

“Lenin’in devrimi, demokrasiyi ertelediği için çıkmaza girdi. Müslüman ülkelerdeki devrimler, laikliği içermedikleri için sonuçsuz kaldı. Tito’nun devrimi, birliği farklılıkların kalıcı kılınmasında aradığı için, acıklı biçimde son buldu.

Atatürk ise, demokrasiyi sadece ileride ulaşılması gereken bir amaç olarak değil, çağdaşlaşmanın bir aracı gördüğü için… Laikliği, aydınlanmanın ‘olmazsa olmaz’ koşulu saydığı için… Ve de birliği ‘ortak payda’nın, yani benzerliklerin kurumsallaştırılmasında aradığı için… Devrimi tıkanmadı!”

***

“Laiklik, ‘din’in kendisinin değil, din adına baskı ve zorbalığın devre dışı bırakılmasıdır; uzun bir evrim süreci içinde koşulların zorlamasıyla doğmuştur.”

***

“Atatürk’ün, Kemalizmin altı ilkesi içinde, niçin en çok ‘laiklik’ konusunda duyarlı olduğunu anlamak zor değildir. Laiklik, ‘devletçilik’ dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de ön koşulları içerisinde yer alır.(…) Laiklik karşıtı yönetimler, genellikle, çoğunluk dinine dayalı bir ‘azınlık diktası’dır!”

“Dinler özünde değişmezler. Ama dinleri kendi çıkarları için kullananlar da kullanma biçimleri de hep değişirler… Ve tarihten ders almayanlar, onların karşısında hep ağır bir bedel öderler.”

***

“Ulusal devlet varlık nedenini yitirmedi. Ama ulusal devletin savunucusu olan temel güç değişti. Sermayedar sınıfların yerini emekçi sınıflar aldı.(…)

Kol ya da kafa emekçilerinin, artık kendilerini uluslararası güçlere (sermayeye) karşı savunacakları tek araç kaldı: Ulusal devlet!”

***

“Batı, Türkiye’yi ne tamamen içine almak ister ne de tamamen dışlamak… İçine alırsa, giderek ‘eşit’ hale gelir. Dışlarsa artık ‘kullanamaz’ olabilir. 

Unutmayalım!

İngiliz ve Amerikan ‘gizli’ belgeleri ortada… 1920’ler dünyasında Batı’nın tercihi Atatürk değildi, Vahdettin’di. Atatürk, Batı’nın isteğiyle değil, Batı’ya karşın çağdaşlaşma yolunu açtı. Ve Batı da sonunda bükemediği eli öpmek zorunda kaldı!”

***

“Kemalizmden soyutlanmış bir Türk solu için ‘sağ sapma’nın dışında bir çıkış yoktur. Bu çıkışın adı da ‘2. cumhuriyetçilik’tir. 

‘Yeni sağ’cılıktır.”

***

“Atatürk’ün insanlar arasında ‘renk, din ve soy farkı’ gözetmemek gerektiğine olan inancı, onun ‘ulus’ anlayışına da elbette yansıyacaktı. Kemalist ulusçulukta ne ‘ırk’a yer vardı; ne de ‘din’e. Bir ‘ulus’u var eden öğeler olarak ortak geçmiş, ortak dil (ana dil değil) ve ortak kültür sayılıyordu. Ve böyle bir anlayış, sadece ulusların doğuş sürecindeki tarihsel gerçeklere uymakla kalmıyor, aynı zamanda Anadolu gerçeğine de uygun düşüyordu.”

***

“Ayrımcılık gericiliktir. İster ırka ister dine ister cinsiyete ister yaşa… İsterse etnik kökene ya da bölgeciliğe dayansın… Bölerek ilerlenmez, bölerek gerilenir!

Yurttaşları arasında ayrım yapan devlet, ‘kötü’ bir devlettir. İnsanları etnik kökenlerine göre ‘biz’ ve ‘onlar’ diye ayıran yurttaşlar ‘kötü’ yurttaştırlar. Gericidirler!”

***

“Peki Kemalizm toplumsal tabanını yitirdi mi? Hayır!(…)

Çünkü –yitirme tehlikesi baş gösterince- Türk toplumu, Kemalizmin kendisine kazandırdıklarının anlam ve öneminin ‘bilincine varmaya’ başladı.”

***

“Eğer Cumhuriyeti koruyabilirseniz, yitirdiğiniz demokrasiye bir gün yeniden kavuşabilirsiniz. Ama, eğer Cumhuriyet’i yitirirseniz, demokrasiyi de zaten yitirmişsiniz demektir.”

***

“Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapılabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgıyı yaşadıklarını sanıyorum.”

***

“Türkiye’de yaşayan ve kendisini toplumundan sorumlu hisseden herkesin, ‘Kemalizm, laiklik ve demokrasi’ bağlantısını iyi kurması gerektiğine inanıyorum.”

***

“Fethullah Gülen. Son yıllarda, kamu önünde ağzından tek bir Cumhuriyet karşıtı söz çıkmamış. Devlet büyükleriyle iyi ilişkiler kurmuş. Ordu dışında hemen tüm önemli kurumlarda önemli “mevziler” elde etmiş. ABD’nin “etkin” desteğini sağlamış. Görünüşte Atatürk’e ve Cumhuriyete saygılı. Ama tüm eğitim ağı ile, Cumhuriyetin temellerini ağır ağır kemiriyor. Amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçmiş.”

ÖDÜNSÜZ VE CENTİLMEN

Ahmet Taner Kışlalı, 10 Temmuz 1939‘da dünyaya geldi. Lisans eğitimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başlayan Kışlalı, aynı zamanda Yeni Gün gazetesinde spor muhabiri olarak çalıştı. Daha sonra yazıişleri müdürlüğü yaptı. Paris Hukuk Fakültesi‘nde doktorasını, “Modern Türkiye’de Siyasi Güçler” adlı teziyle tamamladı. 1968–1972 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi‘nde Siyaset Sosyolojisi alanında öğretim görevlisi olan Kışlalı, 1971 yılında TRT Bilimsel Başarı Ödülü’nü aldı. 1972’de doçent, 1988’de profesör oldu. 1977’de CHP İzmir Milletvekili seçildi. Bülent Ecevit tarafından kurulan 42. Hükümet‘te Kültür Bakanlığı yaptı. 1991‘in sonlarında Cumhuriyet gazetesinde ”Haftaya Bakış” köşesinde yazarlığa başladı. Ölümüne kadar Cumhuriyet’te yazmaya devam etti.  Kışlalı aynı zamanda ADD genel başkan yardımcılığı görevinde de bulundu.

BOMBALI SUİKAST

Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü saat 09.40’da Cumhuriyet gazetesine yazdığı son yazısını faksladıktan sonra evinden çıktı. 06 GK 377 plakalı aracına yönelen Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konmuş poşete sarılı paketi alıp sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Kısa süre içinde yaşamını yitiren Kışlalı’nın gömütü Ankara’da Karşıyaka Mezarlığı’ndadır.

İLK TÖREN EVİNİN ÖNÜNDE

Kışlalı için ilk anma bugün 09.30’da Ankara Çayyolu’ndaki evinin önünde olacak. Törende Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, ADD Genel Başkan Yardımcısı Safa Yenice ve Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş, Kışlalı’yı anlatacak. Ardından saat 10.30’da, Çayyolu’ndaki Ahmet Taner Kışlalı Parkı’ndaki anıtı önünde tören düzenlenecek. Törende Ankara CUMOK Dönem Sözcüsü Nejdet Özer ile ADD Ümitköy Çayyolu Şube Başkanı Özer Özcan konuşacak. Kışlalı için son tören ise Karşıyaka Mezarlığı’nda bulunan gömütü başında saat 12.00’de olacak.

Kışlalı için gazetemizin Abidin Daver Sokak, 14 Numara’daki Ankara CKM’de de program düzenlenecek. Kışlalı’nın Kemalist devrimciliğinin anlatılacağı, saat 16.00’da başlayacak “Ahmet Taner Kışlalı’nın Devrimci Kalıtı” adlı söyleşide Ankara Temsilcimiz Eş, ÇYDD Ankara Şube Başkanı Fürüzan Bilir ile ADD Genel Sekreteri Ayhan Yalçınkaya konuşacak. Etkinlikte “Yurtseverlik Öğretmeni” adlı belgesel gösterimi yapılacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir