Dalgakıran Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran’ın babası Ömer Dalgakıran hayatını kaybetti. Dalgakıran, acı haberi, “Babam yolculuğunu tamamladı, aslında döndü” diyerek duyurdu.
DALGAKIRAN KOMPRESÖRÜN HİKAYESİ HİKAYESİ NASIL BAŞLADI?
Dalgakıran’ın kurucusuı Ömer Dalgakıran, Kastamonu’dan İstanbul’a uzanan 80 yıllık hayat hikayesinin özeti; 1938 yılında Cide’nin Fakaz köyünde doğdum. Altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğuyum. Babam kaptandı, İstanbul’da uzun süre memlekete geri dönüş yapmadı; çocukluk yıllarımda onunla olan anılarım genellikle hayallerimdeydi. İlkokulu bitirmemin ardından 14 yaşıma geldiğimde İstanbul’a gitmeyi kafama koymuştum. İnebolu’dan Erzurum isimli gemiyle 4 gün süren yolculuğumun ardından Tophane’ye geldim. Babamın yanında kum çıkarmak için işe başladığım ilk gün hayatımla ilgili başka planlar yapmaya karar verdim. Bunu paylaştığım babam, 1952 yılında Perşembe Pazarında çok yönlü makine parçalarıyla uğraşan Fetih Karakaş’ın yanında çırak olarak işe başlamamı sağladı. Ustanın yanından asker gibi geçerdik. Usta ne zaman paydos ederse biz de o zaman evimize giderdik. Başımda bana sahip çıkacak bir büyüğüm yoktu; para kazanmak zorundaydım ve bir yerlere gelmek için çok çalışmaktan başka seçeneğim olmadığını biliyordum. İlk zamanlar babamın yakın arkadaşı olan Serdar Ortaç’ın dedesi Yusuf Ortaç’ın evinde kaldım.
1965’te kendi işyerimi kurdum. Arap Camii yanında 2.katta 30 metrekare bir yer buldum. Dalgakıran kompresörün hikayesi burada başladı. Dükkanı tutmuştum ama oldukça pahalı olan tezgahları satın almanın yolunu arıyordum. Almak istediğim torna tezgahı 34 bin liraydı ve ben ancak 14 bin lirasını senet vererek alabilecek durumdaydım. Dükkan sahibi haklı olarak kefil göstermemi istedi. Ben her zamanki gibi dürüstlüğümle dükkanı yeni tuttuğumu, kimsenin bana kefil olmak istemeyeceğini söyledim. “Ancak benimle ilgili araştırma yapmak isterseniz şu an ayrılmak üzere olduğum iş yerime gelebilirsiniz” dedim. Hakkımda yaptığı istihbarat olumlu çıkmıştı iki gün sonra 14 bin lira peşin vererek, bin lira ödemek koşuluyla 20 ay vadeyle tezgahı satın almıştım. Bir taraftan kompresör imalatı yaparken diğer taraftan gelen işleri kabul ediyordum. En çok da savaş yıllarından kalmış, Türkiye’de parçası bulunmayan makinelerin arızalanmış parçalarını tamir ediyor ya da imal ediyordum. Kimsenin uğraşmak istemediği türden işler hem bana kazandırdı hem de kısmi olarak Türk ekonomisine katkı sağladı.
1990 yılında ise Sancaktepe’deki bugünkü fabrikamızı kurduk. Dalgakıran ailemden gördüğüm destekle gelişti, büyüdü ve basınçlı hava makineleri konusunda adından bahsedilen büyük firmalar arasında yer aldı.
Sanayi Gazetesi olarak Merhum Ömer Dalgakıran’a rahmet, Dalgakıran ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.